Ali Eyüboğlu

İki efsane oyuncu Çolpan İlhan ve Sadri Alışık’ın oğlu, şair Attila İlhan ve yazar Cengiz İlhan’ın yeğeni Kerem Alışık’ı henüz oyuncu ve sunucu olmadığı günlerden tanırım. Profesyonel bir futbolcu olduğu yılların hızlı gençlerindendi, sonra Sibel Turnagöl ile evlendi, baba oldu. Uzak durduğu oyunculuğa ise “Gözleri Türkçe konuşan adam” dediği babası Sadri Alışık’ı kaybettikten sonra başladı. 80’lerin çapkını yıllar sonra sadece anne ve babası gibi oyuncu değil, şair olarak da çıktı karşımıza…

Hem bu yönü hem de Kerem Alışık ile 40 yılı aşan tanışıklığımızdan ötürü keyifli bir röportaj çıktı ortaya.

*Kerem Alışık’a göre bayramın anlamı ne?

Sen bayramın adına bakma. Adı bayram olsa da bayramın bir hüznü vardır. Bir tarafı coşkudur bayramın, umut günleridir, dayanışma günleridir… Öbür tarafı içlidir, hislidir. Hüzün günleridir bayramlar. Ben böyle bayramlara giderim, gidenler benden gider…

*Türk sinemasının iki ünlü sanatçısının oğlusun,

Metin Akpınar ile evlilik dışı ilişkisinden 1988’de dünyaya gelen ikizlerinden Duygu Nebioğlu arasında sular durulmuyor. 

Nebioğlu, yargı kararıyla biyolojik babası olduğunu ispatladığı Akpınar’a karşı 1 milyon lira maddi, 10 milyon lira da manevi tazminat davası açtı. Nebioğlu, muhtarlıktan aldığı fakirlik belgesini karşı tarafın iptal ettirmek istediğini öğrenince küplere bindi. 

Nebioğlu, Kanal D’ye, muhtarlıktan fakirlik belgesi alma sebebini şöyle açıkladı: 

“Açtığım tazminat davaları nedeniyle 200 bin lira vergi ödemem istendi. Bunu manevi aileme ödettirmek istemedim. Babamın şu an sağlık problemleri var. Kendisi kanser hastası, ailemi düşünmem gerekiyordu. Ben o fakirlik belgesini o yüzden aldım.” 

Nebioğlu ayrıca, Akpınar’ın tazminat davalarına karşın mahkemeye sunduğu 38 sayfalık itiraz dilekçesinde kendisine ve öz annesine karşı ağır ithamlar olduğunu söyledi. 

Nebioğlu, öz annesinin de er ya da geç ortaya çıkacağına dair sosyal medyasından yaptığı paylaşıma gelen eleştirilere çok sert tepki gösterdi.

Ramazan Bayramı’nı geçirmek için Akçay’a giderken yanıma aldığım iki kitaptan biri olan Ayşegül Aldinç’in ‘Malumatfuruş’u (*) keyifle okudum. 

5 Mayıs 2020’den 15 Ekim 2023 tarihine kadar hafta sonu günlüklerini okurlarıyla buluşturan şarkıcının nasıl bir yazar olduğunu anlatmak için ‘Önsöz’den bazı alıntılar paylaşacağım. İşte Aldinç’in İnkılap Kitabevi’nden çıkan ‘Malumatfuruş’una yazdığı önsözden bazı satırlar: 

“Editörüm, ‘Kitaba önsöz yazarsanız iyi olur’ dedi. 

Bende bir panik! 

Öyle ya ‘Önsöz’ bu. 

En önde. 

En görünen yerde! 

Yazmak benim için en kolay eylem. 

Londra merkezli Çevre Soruşturma Ajansı (EIA), 8 Nisan’da (dün) yeni bir rapor yayınladı. Rapora göre Çin ile Türkiye’den büyük miktarlarda iklim ısısına neden olan eski soğutucular yasa dışı yollardan Avrupa’ya kaçırılıyor ve bu hurdaların aşamalı olarak ortadan kaldırılmasına yönelik küresel anlaşmalar baltalanıyor.

İki yıllık gizli soruşturmanın sonuç raporunun sunumu böyle, içeriğindeki detay şöyle:

“EIA, HFC kullanımını azaltma taahhütlerine rağmen, Avrupa Birliği çapındaki kolluk kuvvetlerinin Türkiye, Rusya veya Ukrayna üzerinden giren yasa dışı sevkiyatları takip etmekte zorlandığını ve kaçakçıların tespit edilmekten kaçınmak için giderek daha karmaşık taktiklere başvurduğunu belirtti.”

Çin ve Türkiye’yi vitrine yerleştirirken, Rusya ve Ukrayna’yı iç sayfalarda gizleyenlerin raporunda bu hurda soğutucuları para verip alan ve dönüşüm malzemesi olarak kullanan ülke ya da ülkeler yok...

Bak şu işe...

Tamam, onları kaçak yollarla getirenler suçlu.

O zaman

Türkiye’nin 1980’lerde manken olarak tanıdığı Tarık Tarcan, sonra dizi, film oyunculuğu ve sunuculuk yaptı.

Tarcan, sonra İstanbul’u terk etti. Yıllardır kışı Antalya’da yazı Bozburun’da geçiren Tarcan, oyunculuktan kopmadı, ama rol aldığı proje sayısı bir hayli azaldı. 66 yaşındaki Tarcan, son aylarda katıldığı yayınlarda yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çeken isim oldu.

Pazar günleri TRT 2’de yayınlanan Hülya Koçyiğit’in ‘Film Gibi Hayatlar’ programına konuk olan Tarcan, yine ilginç sözler söyledi. Mega kentten kaçan ilk ünlülerden olan ve bugünkü halini gördükçe, “İstanbul’u iyi ki erken terk ettim!” diyen Tarcan’ın çekimde anlattığı bir olay, her şerde bir hayır olduğunun kanıtı gibi:

“Yerli ve yabancı markalarla çalıştım. Fransa’da sekiz ay kaldım, İspanya’da çalıştım, Japonya’da kaldım. Piramitlerde katalog çekimi yaptım. Bir fotoğraf makinesi markası için her ülkeden yüz istediler ve bana da rol verdiler. Oradan

Sezen Aksu, Nilüfer, Levent Yüksel ve Sertab Erener’e vokalistlik yaptığı 1990’lı yıllardan tanıdığım Emre Altuğ, şarkıcılığının yanı sıra oyunculuk ve sunuculuk da yapan şov dünyasının nadir insanlarından biri. İki erkek çocuk babası sanatçının bir diğer özelliği de hiç politize olmaması. O yüzdendir ki Emre Altuğ, yıllardır her kesimden insanın severek dinlediği ve izlediği bir sanatçı. Müzik yolculuğunda 25 yılı geriden bırakan Altuğ’la, bundan sonraki kariyer planlarını, sanat dünyasındaki yolculuğunu, iki erkek babası olmanın eğlenceli ve zorlu yanlarını konuştuk.

25 senenin Z Raporu’nu çıkaracak olsan neler söylersin?

Valla 25 sene az bir zaman değil Ali Abi, o yüzden Z Raporu uzun sürer, şimdi düğmeye bassam yarın ancak biter. Çok güzel geçen bir zaman. Çok şükür halkımla, dinleyenimle, izleyenimle karşılıklı sevgi, saygı birlikteliği yaşadık ve yaşıyoruz hâlâ. Ne ben onlara karşı bir kırgınlık, küskünlük hissettim ne de - bazı işleri ön plana çıkarırken öbürünü arka

Yıllardır avukatlar ve mahkemelere işi düşenlerin adliyelerle ilgili dert yandığı konu ne?

Mahkemelerdeki dava yoğunluğu nedeniyle duruşma tarihleri arasındaki sürecin gittikçe açılması ve yargı kararlarının gecikmesi.

Haklılar, “Geç gelen adalet adalet değildir” çünkü. 1324–1362 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci padişahı olan Orhan Gazi’nin bile, “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür” dediği söylenir. Adaletin geç tecelli etmesi o kadar eski bir sorun demek ki!

Hâl böyleyken sosyal medya hayatımıza girdikten sonra savcıların ve yargıçların iş yükü daha da arttı.

Sosyal medya platformları aracılığıyla kendilerine hakaret ve küfür edildiğine inananların çoğu savcılıkta alıyor soluğu. Her geçen gün sosyal medyadan insanlara fütursuzca iftira atan, hakaret ve küfür edenler hesap sahipleri, şayet Türkiye’de yaşıyor ise yargı karşısına çıkıp, hesabını veriyor yaptıklarının.

Daha iki

1986 yılından itibaren şarkıcı, söz yazarı, oyuncu, öğretmen ve MSG Başkanı olarak tanıdığımız Candan Erçetin, 31 Mart’taki Mahalli İdareler Seçimi’nde Beşiktaş Lütfi Banat Ortaokulu’ndaki 1245 Nolu sandıkta Sandık Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 

Yılların sanatçısının Sandık Kurulu Üyeliği sıfatına veya bu iş için YSK’dan alacağı 2 bin 88 liraya ihtiyacı mı var? 

Erçetin belli ki, bir sanatçı ve öğretmen olarak bu kamu hizmetini; Cumhuriyet, laiklik ve demokrasiye olan inancı, seçme ve seçilme hakkına duyduğu saygı için yaptı.

Candan Erçetin, Klips ve Onlar grubunun üyesi olarak 1986’dan beri tanıdığım bir sanatçı. 

Erçetin, ‘Halley’ şarkısıyla Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edecekleri yıl ‘Klips ve Onlar’ grubunun üyeleri olarak Beşiktaş’ta kıyafet sponsoru bulmak için butik butik dolaştıklarında ne denli mütevazıysa, bugün demokrasi adına yaptığı da aynı. 

Şarkıcı, medyaya karşı soğuk ve mesafeli mi? 

Evet, ama hakkını