Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Sonbahar melankolisi kadın- erkek, zengin- fakir dinlemiyor anlaşılan!

Dünyanın en zengin adamı sayılan, kendini fasulye gibi nimetten sayan, bir kısma göre ise hunisi eksik dahi-deli sayılan Elon Musk da biz ölümlüleri- fani insanoğlunu yalnız bırakmayarak Mars’ta gitmemiş, depresyona girmiş. Musk’a; "Hiç mutlu değilim, canım çok sıkılıyor" dedirten hayat, bize ne yapmaz ki düşünmekten alamıyorum kendimi!

Aç kalmamak için, sokakta donmamak için, daha iyi şartlar yaşamak, gezmek- dolaşmak, yiyip içmek, alışveriş yapmak ve daha sayamayacağım bir sürü sebep için çalışıyoruz, sabahın köründen akşama kadar! 3 kuruş daha fazla kazanabilmek için fazla mesai yapıyoruz, ek işte çalışıyoruz. Para kazanabilmek için zevklerimizden, hobilerimizden, sağlığımızdan hatta ömrümüzden veriyoruz! Dilde aynı dua, yürekte aynı dilek; sayamayacağımız kadar çok para kazanmak istiyoruz!

Haberin Devamı

O zaman Elon Musk niye mutsuz? Sayamayacağı kadar çok parası var, istediğini satın alabilir, istediğini yiyebilir- giyebilir, istediği kadar gezebilir, dünyanın tüm imkanlarını önüne serebilir. Para her şeyi verebilir ama karşılığında ağır bedeller ödetebilir!        

Düşününce sadece Musk’ın değil hesabını bilemeyecek kadar çok parası olan zenginlerin depresif ve mutsuz oldukları geliyor aklıma! Çok zengin olmanın da bedeli bu galiba; ruhunu veriyorsun karşılığında! Her şeye kolayca ulaşabiliyorlar, istedikleri her şeyi alabiliyorlar, istedikleri yerlere gidebiliyorlar, her şey ellerinde, ne acı! Evet acı çünkü hayalleri yok ki! Uğraşmak için bir gayeleri, para kazanmak için bir hedefleri, emek harcamak için istekleri yok! Ellerinin altında her şey, para çok!

Bence en büyük cezalardan biri, sayamayacağın kadar çok para sahip olmak! ‘Saçmalama!’ ‘Yok artık!’ nidaları geliyor kulağıma! Karşılığında hayallerini veriyorsan ne kıymeti var o paranın acaba!

Tabii bir de parası olduğu için hürmet edilmek, o yüzden arandığını sorulduğunu bilmek ne koyar insana! Hürmetin ve saygının karakterine ya da kalbine değil cebine ait olduğunu bilip çaresiz kalmak da kötü bir şey ya! Elindeki maddi gücü kaybettiği anda yanında kimsenin kalmayacak olmasını bilmek de başka bir travma!  Elindeki gücü kaybetmemek, daha yükseğe çıkabilmek, düzeni devam ettirmek için sürekli çalışmak ve savaşmak zorunda kalmak da başka bir dert aslında! Rahmetli anneannem, "Allah sadece alarak denemez, vererek de dener kullarını" derdi. Ben bela vermek, dert yüklemek olarak düşünmüştüm bu verme olayını! Meğer çok para vererek de deniyormuş kullarını! Güzel Allah'ım, bana da çok para versene! Bakalım bozuyor muymuş para beni, bir denesene!

Haberin Devamı

Parayla dünyanın en güzel evini satın alabilirsin ama içindeki huzuru asla! Yeryüzünün en güzel kızıyla olabilirsin ama aşkı satın alamazsın! En pahalı tatile gidebilirsin ama eğlenceyi, keyfi bulamayabilirsin! Rahmetli Sakıp Sabancı’nın Toyota-Sa fabrikasının açılışında söylediği "Araba fabrikalarım var, ben üretiyorum ama oğlum hasta, gel ona sen de sür diyemiyorum" demesi, beni çok etkilemişti. Ama servet bölünmesin diye teyzesinin kızı ile evlenerek bile bile lades demesine girmeyeceğim şimdi! 

Haberin Devamı

Ah be Elon Musk! Bir mutlu değilim, canım çok sıkılıyor dedin, dünya karıştı! Bir de sıkılmayaydı canın, kimbilir neler yapacaktın! Mars’a kat karşılığı inşaat yapmayı planlıyor olman sıkıldığının mı çıldırdığının mı göstergesi, bilemedim! Bildiğim, olan biz beşerlere oldu! Gördüğünüz üzere;

Zenginin mal(lığı)ı, züğürdün çenesini yordu! 

………………………………………………….*………………………………………………………. 

En Kalabalık Din

Peki şimdi şu fitne kağıt parçasına girmeyeyim de ne yapayım!

Üç büyük dinin Müslümanlık, Hıristiyanlık, Musevilik olduğunu öğretmişlerdi. Hadi Budizm ve Hinduizm de vardı bir de!

Eskidenmiş o! Şimdi en kalabalık din, en güçlü iman, ‘paraya tapmak’ olmuş, bu uğurda da kendini adamak, başkalarını kurban etmek! Her cinsten, dilden, dinden, ırktan, boydan, soydan müridi var bu dinin. Sayıları hızla artıyor, gözlerini dolar bürümüş; ‘daha da’, ‘daha da fazla’ diye haykırıyorlar!

Valla bana kalsa cilalı taş devrinden bu yana hiç geçmez, iki taş cilalar, iki hayvan yakalar, mağarada devrilip tüm gün yatardım. Ama asıl Lidyalılara gıcığım o ayrı. Sen ne güzel takas usulüyle yaşayıp gidiyorsun, al gülüm ver takke halinden memnunsun, nereden icap etti de buldun bu lanet, mendebur, para denen fitne kağıt parçasını! Hadi madem buldun, niye bu kadar değer biçtin? Madem biçtin, neden kendi döneminle yetinmedin, yemedin-içmedin, nesilden nesile geçirdin? 

Ah be Shakespeare! “Olmak ya olmamak, işte bütün mesele bu” derken, bu ‘mesele’ kısmını niye es geçmişsin? Bence bu da mühim mesele; Yani para için ne yapabileceğin, verebileceğin, nereye kadar gidebileceğin! Mesela fahişe diye aşağıladığın kadınlardan ne farkın var sırf para için, istemediğin bir yerde, istemediğin bir işte çalışıyorsan eğer! Para için bedenini değil ruhunu satıyorsun- ki bence bu ikisi eşdeğer!    

Tabii iyi yaşamayı sağlamak dışında başka faydaları da var,para denen kıymetli kağıdın.

Paran varsa herkes seni tanır, yoksa da sen herkesi tanırsın. Bill Gates bir keresinde "Paran çoksa sadece sen kendini unutursun, paran yoksa tüm dünya seni unutur!" demişti de ondan feyz aldım ben de! Yani para yoksa dost yok ama para çoksa huzur yok, nasıl yaman bir çelişkidir bu Yarabbim!

Nereye götüreceksin onca parayı, kefenin cebi yok diyenlere elbiselerin cepleri olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum! Lazım lazım, para lazım da,  daha iyi daha lüks bir yaşam için köle gibi çalışırken sahip olduklarının kölesi olma tehlikesi var ki maazallah, düşman başına! Parayı kazanmak kadar korumak, çoğaltmak ve de doğru harcamak hadisesi, çok bilinmeyenli denklem sanki. Dudaklarımdan dökülen bu marş da işte onun sesi;

Matematik matematik duy sesimizi! İşte bu cebirin ayak sesleriiii!

Bir şey diyeyim mi ben para değil de pul istiyorum valla, postalamak istediğim o kadar çok kişi var ki etrafta! Para parayı çeker hikayesi de yalan bakın; Para parayı değil, para suyunu çekiyor zannımca!

Ah Napoleon, ne çok kulaklarını çınlattık değil mi ya! Sen git koskoca Fransa’nın en havalı komutanı ol, İngilizler’e, Almanlar’a karşı savaş, başarılara imza at ama 200 sene sonra bunlarla değil ‘para-para-para’ deyişinle hatırlan! Ne diyeyim pes!

Diyeceğim o ki arkadaş! Para uğruna ruhlar satılmasın. Beş kuruş etmez acıları, yalanları, haksızlıkları biriktirme,

‘Hayat bu’ de geç! Üstü kalsın! 

……………………………………………..*……………………………………………..

Huzur nedir?

Yalnız o değil de şu Elon efendinin canı bir sıkıldı, mevzu nereden nerelere taşındı!

Parayla saadet olur mu sorunsalından parayla satın alınamayacak şeyler de var mottosuna evrilirken Musk’ın sorununun huzursuzluk olduğunu keşfettim, atanamayan psikolog edamla(!)

Adam huzursuz canım yoksa kim durduk yere en büyük rakibiyle kafes dövüşü yapmak ister, Mars’a kargo uçağı gönderme telaşına düşer!

Sadece onun değil bu zengin tayfanın genelinde var bu huzursuzluk hali! “Ya param biterse, param bitince ya kimse beni istemezse” kafasında oluyorlar genelde ve onca parayla hayatı kendilerine zindan ediyorlar!

Huzurla ilgili sevdiğim bir hikaye var:

Halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan etmiş. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılmış. Günlerce çalışmış sanatçılar, birbirinden güzel resimler yapmışlar. Eserler saraya teslim edilmiş ve kralın kararı beklenmeye başlamış. Resimlere bakan kral, iki resmi beğenmiş ama birinciyi seçmek için karar vermesi gerekiyormuş. Resimlerden birisinde sakin bir göl varmış. Göl, sanki bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktaymış. Resmin üst tarafında, pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslüyormuş.

Resme her bakan, resimdeki manzara karşısında büyüleniyormuş.

Diğer resimde de dağlar varmış ama engebeli ve çıplak dağlar… Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yağmurlar boşanıyor, şimşek çakıyormuş. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyormuş. Yani  aslında resim hiç de huzurlu gözükmüyormuş.

Fakat kral resme dikkatlice bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan minik bir çalılık görmüş. Çalılığın üstünde ise anne bir kuşun kanatlarıyla örttüğü bir kuş yuvası görünüyormuş. Sertçe akan suyun orta yerinde, anne kuş yuvasını kuruyormuş.

Ödülü kim kazanmış sizce?

Tabii ki ikinci resim! Kralın onu seçmesinin sebebi de şuymuş:

Çünkü huzur, hiçbir gürültünün sıkıntının ya da zorluğun bulunmaması ve sıkıntının olmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükun bulabilmesidir!

Ve bence huzur hayatla ilgili her türlü beklentiden vazgeçmek, olanı kabullenebilmektir! 

…………………………………………..*………………………………………………

HAFTANIN EN’LERİ

Haftanın Zaferi: Bu yıl aynı zamanda Türkiye Süper Ligi’nin de şampiyonu olan Galatasaray’dan geldi! Galatasaray, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde Manchester United'ı, iki kez yenik duruma düştüğü maçta 3-2 mağlup etti. Bu galibiyetle grubunda 4 puanla ikinci sıraya yükseldi! Devler liginde adımızın duyurulması, ülkemizin zaferlerle anılması ne büyük gurur! Tebrikler Galasaray, yolun açık, vurduğun gol olsun! 

Haftanın Yemeği: Deyince aklınıza lezzetli, tadına doyulmaz bir yemek gelmesin! İğrenç yemekleriyle meşhur Asya’dan geldi bu yemek haberi! Tayvan’da bir lokantada servis edilen ‘Godzilla çorbası’, büyük ilgi görüyor. Timsahın ön bacağının da içinde olduğu çorbanın fiyatı 50 dolar! Lokantanın 2 aylık rezervasyonları dolmuş durumda! Anlaşılan o ki yarasalarla Kovid-19 belasını hayatımıza sokan Asyalılar, timsah bacağıyla 2.raundu yapmaya hazırlanıyor! Allah yar ve yardımcımız olsun! 

Haftanın Obezi: Biziz! Evet, Dünya Sağlık Örgütü'ne göre Avrupa'nın en obez ülkesi Türkiye! Yapılan araştırmalarda Türkiye'de her 3 yetişkinden bir tanesi obez olduğu ortaya çıkmış! Anlaşılan o ki bizim millet hala ‘can, boğazdan gelir’ kafasında! Artık canın boğazdan gelmediğini aksine boğazdan gittiğini anlasak mı acaba! Biz anlayana kadar çok olmaz inşallah! 

Haftanın Fiyaskosu: Bir dünya devinden geldi! Yeni telefon modeli olan iPhone 15 Pro’yu büyük bir lansman ve reklam kampanyasıyla duyuran Apple, 15 Pro’daki aşırı ısınma sorununu kabul ederek bunun yazılımsal  bir hatadan kaynaklandığını ve çözüleceğini belirtti! Araba fiyatına telefon satıyorlar sonra hata varmış diyorlar. Orhan Gencebay bile ‘Hatasız kul olmaz! derken bu kadar abartacaklarını düşünmemiştir herhalde! 

Haftanın Afeti: Dünyanın şaftı kaymışken afet’siz bir hafta yazmadan geçeceğimi düşünmeniz beni üzer! Tayvan'da etkili olan ‘Koinu Tayfunu’ nedeniyle 200 kişiyi yaralandı. Tayfunun etkisinin daha da sürmesi bekleniyor! Valla başımıza ne geliyorsa Asya Kıtasından geliyor! Bu çekik gözlüler, dünyanın başına hep dert açıyor!